20 Şubat 2015 Cuma

KİM ŞU "EZİK"?

Ezik kelimesi ingilizce "looser" kelimesinden gelir. "Kaybeden" olarak da çevrilebilir ancak günümüz ergenleri tarafından argo olarak kullanımı daha yaygın olan "ezik" kelimesidir. Peki kimdir bu ezik? Ezik kelimesi, Türk Dil Kurumu Sözlüğü'nde olaylar ve hayat şartları karşısında güçsüz duruma düşmüş üzüntülü olarak tanımlanmaktadır.  İnternette ve sosyal medyada biraz gezinince bu tanımın değişik varyasyonlarına da rastlamak mümkün. Kimileri güçsüz olduğu halde güçlü gibi durup diğer kişilere karşı aşağılayıcı davrananları,  kimileri ise kendisini savunamayanları,   kimileri ise sahip oldukları ile üstünlük taslayanları ezik bulmaktadır. Gördüğünüz gibi herkesin eziği farklı. Her okulun "eziği" de farklı aslında.   Kimi okullarda derslere çok çalışan, sosyal faaliyetlerde yer almayan çocuklar ezik sayılırken  ders başarısı önemli olan kimi okullarda ders notları  düşük, içe dönük çocuklar ezik olarak görülür.  O kadar değişkendir ki bu tanım özetlemek gerekirse her çevrenin normlarına göre farklı olan "ezik"lenir. Bu konu,  Akran zorbalığına uğrayan kurbanı akla getirse de benim seçeceğim kelime ergen popülasyonunun "öteki"sidir "ezik".

Akran zorbalığı nedir?, Niye ezik deyince aklımıza geliverdi? 

Saldırganlığın bir alt türü olan Akran zorbalığı, kişi ya da kişilerin güç dengeleri açısından fiziksel ya da ruhsal anlamda kendisinden daha güçsüz kişilere karşı,  bir tahrik unsuru olmaksızın düzenli bir biçimde fiziksel, sözel  ya da psikolojik anlamda kasıtlı olarak zarar verme amacı taşıyan davranışlarının tümü olarak tanımlanmaktadır.
 

Akran zorbalığı olarak tanımlanabilmesi için bir davranışın üç ölçütü içermesi gerekmektedir.

1) Taraflar arasında güç dengelerinin birbirine eşit olmaması, zorbaca davranışa maruz kalan kurbanın, zorbaya karşı kendisini savunamayacak durumda ve çaresiz hissetmesi,

2) Herhangi bir tahrik unsuru olmadan kasıtlı olarak zarar verme amacı taşıyan saldırgan bir davranış olması,

3) Bu davranışların süreklilik taşıması yani zorbanın bu davranışları bir kere değil devamlı sergiliyor olması gerekir.

Yani birbirleri ile eşit güce sahip iki gencin kavgaya tutuşması zorbalık olarak tanımlanamaz. Zorba davranışlar, fiziksel zorbalık (itme, vurma vb.), sözel zorbalık (küfür etme, alay etme, isim takma vb.), Dışlama-yalnızlaştırma, söylenti çıkarıp yayma ve bireyin mal ve eşyalarına zarar verme olarak beş türe ayrılmaktadır.  Son teknolojik gelişimlerden sonra iletişim teknolojilerini (cep telefonu bilgisayar vs.) kullanarak bir birey ya da grup tarafından diğerlerine zarar vermek amacıyla kasıtlı ve düşmanca davranışları içeren "sanal zorbalık" diye ayrı bir tür de literatürde tanımlanmaktadır. Sanal zorbalık cinsel içerikli mesaj ya da fotoğraf göndermek, kişinin istenmeyen görüntülerini sosyal medyada paylaşmak, sohbet odalarından dışlamak, oyundan çıkarmak, hesabını hacklemek vs. gibi davranışları kapsamaktadır.

Zorbalık durumunda paylaşılan roller zorbalık statüleri olarak da tanımlanmaktadır. Bu roller; zorba, kurban, zorba-kurban, karışmayan ve izleyicilerden oluşmaktadır.

Zorba: kendinden güçsüz kişilere kasıtlı zarar verme amacı taşıyan davranışları tekrarlı bir biçimde eyleme döken kişiler,

Kurban: zorbalığa maruz kalan kişiler,

Pasif kurban: zorba karşısında pasif itaatkar güçsüz kalan olanlar karşısında kendisini suçlayan kurbanlar,

Zorba-kurban: diğerlerine zorbalık yapan yıkıcı davranışları olan kurbanlara provokatif  kurban,

Karışmayanlar ise zorbanın davranışlarını destekleyen itaatkar izleyiciler ile zorbaya karşı kurbanı savunan savunucu izleyiciler ve ne zorbayı destekleyen ne de kurbanı savunan seyircilerden oluşmaktadır. zorbalığa müdahele ve farkındalık oluşturma çabalarında savunucu izleyicilerin önemli bir rolü olduğu vurgulanmaktadır. Zorbalıkla ilgili farkındalık yaratılarak savunucu izleyicilerin arttırılması hedeflenmektedir. Bu farkındalık çalışmalarından birisi de Bilgi Üniversitesi Toplumsal Psikoloji öğrencileri tarafından hazırlanmıştır. aşağıda hazırlanan videoyu izleyebilirsiniz.





Ergenler arasında ezik olarak tanımlanan kişiler bulundukları ortamdaki normlara göre  farklı özelliklere sahip oldukları için öyle tanımlanmaktadır.  Diğer kişilerden güçsüz ya da savunmasız durumda olmaları gerekmez. Ezik olarak görünen farklı özelliklere sahip çocuklar gençler potansiyel kurban yani kurban olma ihtimalleri yüksek  tiplerdir. Danışanlarımdan birisi bulunduğu ortaokulda çok başarılı ve iyi sosyal ilişkilere sahipken yüksek bir puanla kazandığı yabancı dil ağırlıklı lisede yabancı dil öğrenmekte zorlandığı için arkadaşlarının O'nu "ezik" bulduğunu söylemişti. Başka bir danışanım ise iyi yabancı dil bildiği, yabancı müzikler dinlediği ve ders notlarının diğerlerine göre yüksek olduğu için okuldaki arkadaşlarının onu züppe bulduğunu okul çıkışlarında grup halinde onu rahatsız ettiklerini aktarmıştı. Peki ne oluyor da bazıları kurban olurken bazıları olmuyor? Kişi tarafından benimsenen başa çıkma stratejilerinin, bağlanma stillerinin ve bazı kişilik özelliklerinin bu konuda önemli etkenler olduğu düşünülmektedir. 


ZORBALIKLA BAŞ ETME


Zorbalıkla baş etme stratejileri olarak çocuklar, bu davranışları yapanlardan uzak durmak, karşı koyarak mücadele etmek, durmalarını istemek, yeni arkadaşlar edinmek, göz ardı etmek, bir yetişkinden yardım istemek, polise ya da başka yetkililere bildirmek, okuldan uzak durmayı tercih etmektedirler.  Bu baş etme stratejilerinden kaçınma,  göz ardı etmek, teslim olmak vs.  ve karşı koyarak mücadele etmek gibi yöntemlerin zorbaların davranışını  ödüllendirdiği ve tekrarlama olasılığını arttırdığı düşünülmektedir.  Sosyal destek aramanın,  bir yetişkinden öğretmenden ya da aileden yardım istemenin zorbalığı azalttığı bilinmektedir. Ancak çocukların, zorbalardan gelecek misilleme korkusunun ve akranlarının kendileri ile ilgili algıları hakkında utanç duygusunun yardım aramayı azalttığı görülmektedir. Bu durumda okullardaki yöneticilere, öğretmenlere ve ailelere iş düşmektedir.http://www.egitimpedia.com/egitim-2/okulda-zorbaligi-onlemek-icin-5-oneri-2 bu linkte öğretmenlere ve ailelere zorbalığı önleme konusunda ayrıntılı öneriler bulabilirsiniz.

Kurbanların çoğu özgüveni düşük, kaygı düzeyi yüksek ve korumacı ailelere sahip çocuklardır.  Aşırı korunan çocuklar dış dünyayı tehlikeli bir yer olarak algılar ve bunlarla tek başına baş edemeyeceğini düşünür.  Bu durumda çocukları sürekli korumak yerine onlara kendilerini nasıl koruyacaklarını öğretmek daha iyi bir yöntem olarak görünmektedir. Zorbaların ise öz saygıları düşük değildir. Kaygı seviyeleri ise düşüktür. Empati yetenekleri zayıftır. Genellikle dürtüsel davranan zorbaları ayırt eden tipik özellik  ise diğerleri üzerinde baskı kurma ve onları yönlendirme ihtiyacıdır. Zorbaca davrananların sorun çözme yeteneklerinin sınırlı olduğu ve zorbaca davranmayı bir baş etme stratejisi olarak kullandıkları da düşünülmektedir. Bu çocukların erken yaşlarda saldırgan davranışların kişileri yönlendirmeye ve bir gruba liderlik edebilmeye yaradığını keşfettikleri düşünülmektedir.  

Zorbalığı önleme programları oluşturulurken sadece kurbanları korumaya yönelik değil, hem kurbanlara hem zorbalara yönelik olması hem de okul yönetiminin, öğretmenlerin ve ailenin sürece dahil edilmesi zorbalığı önlemede daha başarılı olunmasını sağlamaktadır. Zorbalığı önleme programlarında zorbalığın tanımlanması ve etkilerinin anlatılması, empati kurma, sosyal beceri eğitimi,  sorun çözme becerileri, baş etme stratejileri üzerine çalışmaların yapılması önerilmektedir. Zorbaların tipik özelliği olan baskı kurma, yönlendirme gibi ihtiyaçlarını doyurabilecekleri yapıcı ortamlar sağlamak,  bir gruba liderlik ederek bu özelliklerini yapıcı bir enerjiye dönüştürmelerini sağlayacak organizasyonlarda  onlara rol vermek düşünülebilir.

Önleme programlarında öne çıkması gereken öncelikle zorbalıkla ilgili farkındalık yaratmaktır. Çocuklara zorbalığın ne olduğunu ve zorbalığa uğrayan kişinin nasıl hissedeceğini anlatmak bu konu ile ilgili neler yapılabileceği üzerine tartışmak, zorbalığa maruz kalındığında ya da buna tanıklık ettiklerinde neler yapabilecekleri üzerine tartışmak etkili baş etme stratejileri üzerine çalışmak etkili önleme programlarının içeriğini oluşturmaktadır. Zorbalığa maruz kalındığında, zorba ve kurban dışında rol alan diğer kişilerin pasif izleyicilerden ya da zorbaya yandaşlık eden itaatkar izleyicilerden değil de kurbanın yanında yer alan savunucu izleyicilerden  oluştuğu durumlarda zorbalığın önemli oranda azaldığı görülmektedir. Özellikle alay etme, dışlama, dedikodu yayma gibi davranışlarda zorbanın davranışlarına gülerek destek veren diğer kişilerin varlığı zorbaca davranışı kuvvetlendirmektedir.




SONSÖZ 

Çocuklarımıza farklılıklara saygılı olmayı, zorbaca davrananlara "DUR" ve "HAYIR" demeyi öğretmek, sorum çözmenin bir çok alternatif yolu olduğunu kaba davranmanın etkili bir yol olmadığını anlatmak ama önce anne babalar olarak bu anlattıklarımızı uygulayarak onlara model olmak bile zorbalıkla baş etmede farklar yaratmaktadır. 












YARARLANILAN KAYNAKLAR

Bayar, Y. ve Uçanok Z. (2012). Ergenlerin Dahil Oldukları Zorbalık Statülerine göre Okul Sosyal     İklimi ve Genellenmiş Akran Algıları. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri  12(4), www.edam.com.tr/kuyeb  

Burnukara, P. ve Uçanok Z. (2012). İlk ve Orta Ergenlikte Akran Zorbalığı: Gerçekleştiği Yerler ve Başetme Yolları. Türk Psikoloj Yazıları, 15 (29), 68-82.

Gökler, R. (2009). Okullarda Akran Zorbalığı. Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, erişim, http//www.insanbilimleri.com.

Şirvanlı-Özen, D. ve Aktan, T. (2010). Bağlanma ve Zorbalık Sisteminde Yer Alma: Başa Çıkma Stratejilerinin Aracı Rolü. Türk Psikoloji Dergisi, 25 (65), 101-113.







9 Ocak 2015 Cuma

Ergenlik sorunlu olmak zorunda mı?

Ergenlik sorunlu olmak zorunda mı? 


Ergenlik çoğu kaynakta bir kriz, fırtınalı bir dönem olarak tanımlanmaktadır. Ergenliğin bir değişim bir başkalaşım dönemi olduğu yadsınamaz bir gerçek ancak bu değişime bir krizin eşlik etmesi ve fırtınalarla geçmesi her zaman görülen bir şey değil.  Çoğunlukla ergenliğe dair gerçeği yansıtmayan bir takım önyargılara sahibiz. Bu yazıda bu önyargılar ayrıca bu dönemde yaşanabilecek olağan ve olağan üstü durumlar ele alınacaktır.





Ergenlik ile ilgili önyargıların başında ergenlik dönemine özgü davranışların kalıcı davranış biçimleri haline geleceği fikri gelir. Özellikle bu dönemde denenen bir takım riskli davranışların kalıcı sorun davranışlar haline geleceği şeklinde bir inanç yaygındır. Başka bir yargıda bu dönemin başlı başına sorunlu bir dönem olduğu  büyüyünce bunların hepsinin geçeceğidir.  

Bu dönemin temel sorunsalı kim olduğu, ne olduğu, nerden gelip, nereye gitmekte olduğudur.  Dolayısıyla genç,  kendisini, ailesini, inanç sistemlerini, yaşamı ve ölümü sorgular. Bu sorgulama bazen aileler tarafından tehdit olarak algılanır.  Çocuklarının bu sorgulamalarını hatta bazen eleştirilerini "başka bir çocuk oldu tanıyamıyoruz" diyerek karşılayabiliyorlar.  Gencin denediği giyim tarzı, saç modeli, hobileri yetişkin yaşamında da devam edeceği anlamına gelmez. Gelecek ile ilgili tasarımları da değişime açıktır. Doktor olmayı hayal ederken başka bir gün bu mesleğin ona göre olmadığını düşünebilir. Pek çok sağlıklı ergen, aile içi çatışmalar, akademik zorluklar, akran ilişkilerinde sıkıntılar yaşayabilir. Bunlara rağmen çoğu ergen bu dönemden kendisi ve ailesi ile ilgili olumlu düşünceler taşıyarak yetişkin yaşama geçer.

Gelelim riskli davranışlara, ergen olmak risk almak demektir. Bedeni büyürken genç insan bedeninin sınırlarını keşfe çıkar. Kendi sınırlarını keşfederken toplumun sınırlarını da keşfeder. Risk alırken haz arayışı içinde  olan genç toplum tarafından gerçeklik ilkesine davet edilir. Bu dönemde yasalarla başı derde giren bir genç yetişkin yaşamda iflah olmaz bir suçlu olacak diye bir şey yok. Yaygın olarak rastlanan risk davranışlarından birisi de  alkol ve sigara kullanımıdır. Alkol ve sigara deneyen çok sayıda ergen vardır.  Ama çok azı "bağımlı" olur. Anlaşılan bizim bu arada sırada risk alan ergenlerle bunu kalıcı bir soruna dönüştürebilecek ergenleri birbirinden ayırmamız gerekmektedir. Bu noktada belirtilecek en önemli şey sorun davranışların yetişkin yaşamına aktarılmasında ergenlik öncesi dönemlerde yaşanılan sıkıntıların etkin bir rol oynadığıdır.  

Elbetteki  bu riskli davranışlarda bulunulmasına ebeveynlerin "gençtir büyüyünce geçer görmezden gelelim" demesini önermiyoruz. Bu konuda gençlerin de sınırlara ihtiyacı var. Bu başka bir yazının konusu olacak ancak şunu söylemeden geçmek olmaz;  ebeveynler olarak alkol, sigara ya da madde kullanan ya da diğer riskli davranışlarda bulunan gençlere abartılı cezalardan da görmezden gelerek durumu normalleştirmekten de uzak durun.

Bu dönemde sıkça rastladığımız bir başka yaklaşım da genç ne yaşarsa yaşasın bunu ergenlik döneminin büyümenin bir parçası olarak görmektir. Genç depresyon, panik bozukluk, anksiyete gibi ciddi problemler yaşarken bunun büyüyünce geçeceğini düşünmek genç adına yapılabilecek en kötü şey olur. Eğer genç yoğun korkular, kaygılar yaşıyorsa  uyku düzeni beslenme düzeni dikkat çekici bir biçimde günlük yaşamındaki aktivitelere katılmasını engelleyecek biçimde bozulmuşsa bunu dikkate almak gerekir.  Bu durumda atılacak ilk adim ise gencin gerekli profesyonel yardımları almasını sağlamaktır.

3 Ocak 2015 Cumartesi

Özgeçmiş

Seçil Yüzal Bayer

Eğitimi ( 2005), Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Psikoloji, Ankara.
             ( 2011), Hacettepe Üniversitesi Deneysel Psikoloji alanında yüksek lisans derecesi.

Profesyonel deneyim:   [ Nisan-Mayıs 2004 ] Atatürk Çocuk Yuvası Projesi, Ankara, Keçiören. Doç. Dr. Sibel Kazak Berument’in başlattığı projede gönüllü çalışan,

(Şubat- Mart 2005 ) Ankara Dışkapı SSK Hastanesi’nde gönüllü stajer ,
(Güz dönemi 2005) Prof. Dr. Nuray Karancı’nın liderliğinde yürütülen kültürlerarası araştırma anketörlüğü,
( Ağustos 2005-Ocak 2010) Barış Özel Eğitim Merkezi’nde çalışan.
(Ocak 2010- ...) Bakırköy Gençlik Danışma ve Sağlık Hizmet Birimi’nde psikolog olarak çalışmaya halen devam etmektedir.


Katıldığı toplu etkinlikler

(17 Şubat 2005), “Kaynaştırma Eğitimi ve Öğretmenlere Psikolojik Danışma Hizmeti” başlıklı hizmet içi seminerde konuşmacı, Barış Özel Eğitim Merkezi,
(2 Kasım 2006), “İnsan ve Hayvan Yüzlerinde Dört Temel Duygunun Otistik ve Diğer Gelişimsel Bozukluklarda Algılanması) başlıklı makalenin İngilizceden Türkçeye çevirisi ve Barış Özel Eğitim Merkezi’ne devam etmekte olan ailelere sunumu,
(13-14-15 Nisan 2007), Uluslararası Avrupa Beden Psikoterapisi Derneği eğitimcilerinden Psikoterapist Dr. Enver Çesko’nun eğitmenliğinde Beden Psikoterapisi'ne Giriş Eğitimi.
(14-15-16 Temmuz 2007), Çocuk Değerlendirme Kursu, Doç. Dr. Gülsen Erden’in eğitmenliğinde, Türk Psikologlar Derneği.
(27-28 Aralık 2008), Nöropsikolojik Test Eğitimi, Wisconsin Kart Eşleme Testi, Psikofizyoloji ve Nöropsikoloji Derneği.
(27 Ekim-22 Aralık 2010), Oyun Terapisi Eğitimi, Uzm. Psk. Dan. Filiz Çetin liderliğinde.
(Eylül 2011- Haziran 2012), çocuk çizimlerinin projektif yöntemlerle değerlendirilmesi eğitimi, Uzm. Psk. Funda Akkapulu Aydın liderliğinde, Roschach ve Projektif Testler Derneği.
(11-12 Şubat 2012) D-10 testi eğitimi, Lisbeth Brolles liderliğinde, Roschach ve Projektif Testler Derneği.
(12-13-14 Eylül 2012) II.Ulusal Roschach ve Projektif Testler Kongresi'nde "Kayıp Deneyiminin D-10 Testi ile Değerlendirilmesi ve Bulguların Tedavi Sürecinin Belirlenmesine Katkısı" başlıklı sözel bildiri sunumu. 

Uygulayabildiği psikolojik testler

Bender-Gestalt Görsel-Motor Algı testi
AGTE (Ankara Gelişim Tarama Envanteri)
Peabody Resim-Kelime Testi
Beier Cümle Tamamlama Testi
Bir İnsan Çiz Testi
Bir Ağaç Çiz Testi
Kinestetik Aile Çiz Testi
Tılsımlı Aile Çiz Testi
D-10 Testi
Bir Ev, Bir Ağaç, Bir İnsan Çiz Testi
Wisconsin Kart Eşleme Testi
İşaretleme Testi
Stroop Testi
Sayı Dizisi Öğrenme Testi